Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Gürcülerde kimlik meselesi – NİNO OKROSTSVARİDZE

Gürcülerde kimlik meselesi –
Gürcüstan, bir devlet olarak yeni baştan yapılanmaktadır. Bu yapılanma, toplumsal değer yargılarının ve değerler sisteminin yeniden ele alınıp sorgulanması sürecini de beraberinde getirmektedir. Her ulusun tarihinde önemli dönemler vardır. Bu zor ve önemli dönemlerin yaşandığı zamanlarda, şimdi tıpkı Gürcüstan’da olduğu gibi ulusal kimlikle ilgili bazı sorunların yaşanması da doğaldır.

Gürcüler için “Gürcü ulusu” anlayışı, “doğuştan Gürcü” deyiminde de vücut bulduğu gibi etnik köken, dil, vatan, gelenekler ve dini kapsayan ve bütün bu öğelerle biçimlenen bir kavramdı.
Gürcü ulusunun oluşumu zorlu bir tarihsel süreçten geçmiştir. Boyların oluşturduğu yapıdan halk ortaya çıktı. Halktan ulus doğdu ve ulusun gelişiminin bir sonucu olarak da devlet olma bilinci oluştu, daha sonra devlet kuruldu. Ancak bu yapılanma son zamanlarda birkaç kez sarsıntıya uğramış, hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Ancak bu zor dönemlerde ulusun değerler sistemi tekrar önem kazanıyor, geçmişin hatırlanması söz konusu oluyordu.
1801 yılında Gürcüstan toprakları Rusya tarafından ilhak edilmeye başlandı ve bunun sonucunda Gürcüstan bağımsızlığını kaybetti. Bu durumda ulus olarak var olmak ciddi biçimde tehlikeye girdi. Kilise bağımsızlığını yitirdi, akabinde 1828’de Tiflis’te, adına “Yarmarka” denen Rus pazarının açılmasıyla da iyice belirginleştiği gibi, Gürcüstan ekonomik anlamda yavaş yavaş Rusya’nın alanı içinde yer aldı. Burada da Rus ekonomik sisteminin Gürcüstan’a nasıl girdiği ve Gürcülerin, Rusya içinde nasıl asimile edildiği açıkça ortaya çıktı. Ancak, her şeye rağmen Gürcüstan’da, küçük ayaklanmalar şeklinde bile olsa ulusal kimlik bilinci bağlamında bir uyanışın etkileri görülüyordu. 1804’te Mtiuleti’de, 1812’de Kaheti’de, 1819’da İmereti’de, 1841’de Guria’da, 1857’de Samegrelo’daki isyanlar. Toplumsal ve ulusal açıdan ikiye bölünmüş olan Gürcüstan, birleşmeyi ya da İlia Çavçavadze’nin deyişiyle “bir ırmağın iki kolu gibi aynı suda kavuşmayı” beceremiyordu. Sık sık patlak veren ayaklanmalar, alt tabakanın çıkardığı olaylardı. Bu başkaldırıları da zaten Rusya’nın siyasal çıkarlarına hizmet eden Gürcü prens-aznavurlar bastırıyordu. Köylüler prenslere, prensler de köylülere güvenmiyordu.
İki tabaka arasında güvensizliğin yarattığı bu “kırık köprü”, birbirine yabancılaşma, ulusal ve toplumsal çatışmalar, yukarıda sözünü ettiğimiz ayaklanmalar ve İase Palavandişvili’nin de içinde yer alıp olayı düzenleyenler arasında başı çektiği ve aynı zamanda ihbar ettiği 1832 Suikastı ile iyice açığa çıkmıştı. Bu suikast, toplumsal taleplerin dile getirilişiyle bağlantılı değildi. İsyancılar toplumsal ve ulusal çıkarları birleştirmeyi başaramadılar. Eğer ayaklanmalar başarılı olmuş olsaydı, ülkede sosyal sınıflar arasında var olan uçurum kapanmış olurdu. Sınıflar arasındaki yabancılaşma, haliyle, ayaklanmacılar arasında da ülkenin kuruluşuyla ilgili konularda anlaşmazlıklara neden oluyordu. İşte bu güvensizlik ortamı, bu parçalanmışlık, örgütsüzlük ve isyancılar arasında ortak bir fikrin olmaması, ancak ve ancak bütün ulusal sınıfların bir araya gelmesiyle elde edilebilecek bağımsızlığı, bir kez daha engellemiş oldu. Ne yazık ki Gürcü ulusu tek bir idealin etrafında birleşememişti.
1800–1860 yılları arasında Rusya’nın Gürcüstan’daki asimilasyon politikaları sürerken zayıf da olsa ulusal kimlik bilincine sahip çıkma çabalarının görüldüğü söylenebilir. Ancak bunlar toplumsal ve ulusal çıkarlar bakımından bölünmüş ve zayıflatılmış bir Gürcüstan düzleminde görülen cılız çabalar olarak kalmıştır.
1860 yılından itibaren Gürcüstan’da yeni bir anlayış hâkim oldu. İlia Çavçavadze’nin gündeme getirdiği ulusal kimlik konusu ön plana çıkarak güncel bir hale geldi. Bu konuda çok önemli ilkeler belirlenip ele alındı, bu doğrultuda köklü adımlar atıldı. Önceki yıllardan farklı olarak ulusal kimlik bilinci konusunda çifte standart uygulamasına bir son verildi. Çifte standart olarak sözünü ettiğimiz durum, bazı kişilerin, bir yandan Gürcüstan’da Rus yönetimi politikalarını uygulayıp öte yandan yitirilen bağımsızlığa üzülmeleriydi. Söz konusu kişiler, Gürcüstan topraklarında patlak veren ayaklanmaların bastırılmasında ve Şamil’e karşı savaşta yer alıyorlardı. Oysa Şamil’e karşı savaşmanın aynı zamanda Gürcüstan’ın bağımsızlığına karşı savaşmak olduğunu göremiyorlardı. Bu kişiler, Rusya’nın Kafkasya’yı işgal sürecinde Rus imparatorluğunun maşasından başka bir şey değildiler. İlia Çavçavadze, 1860 yılına kadar yapılamayan bir şeyi başardı. Özellikle toplumsal ve ulusal sorunları birbiriyle ilişkilendirerek bu sorunları ulusal çıkarlar doğrultusunda hep ön plana çekmeyi sağladı. İlia Çavçavadze’nin Gürcüstan’ı, ulusal-toplumsal prangalarından kurtulmuş, eğitimli insanların yaşadığı ve çalışma hayatında herkese eşit hakların verildiği bir ülkeydi. Öte yandan Çavçavadze, suikastlar yaparak ve isyanlar çıkararak Rus imparatorluğunu yenilgiye uğratmanın mümkün olmayacağını iyi biliyordu. Her şeyden önce, Gürcü ulusunu ulus yapan değerlerin korunması elzemdi. Bu dönemde Gürcüstan, devlet olarak var olmadığından sorunun kökenine inmek ve temelden bir çözüm üretmek gerekiyordu. Gürcüstan eyaletlere bölünmüştü, toprakları Rusya’nın sınırları içinde yer alıyordu. Ülkede bir ulus olma bilinci ve mantığı giderek ortadan kalkıyor, Rusça konuşan toplum, çarın temsilcisi Vorontsov’un sözüm ona “Kültürgetirici” politikasının etkisi altına giriyordu.
İlia Çavçavadze’nin öldürülmesinden sonra Gürcüstan yine sessizliğe büründü. Bu dönemde her türlü ulusal yaklaşım ve idealler, yerini kaba biçimde Marksist ideallere bıraktı. Ancak Gürcü Kilisesi’nin 1917 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla ulusal kimlik bilinci açısından ikinci önemli dönem başladı. Aynı yılın Eylül ayında da Kirion Sadzaglişvili katoğikos-patrik seçildi. Bu süreç, doğal olarak tüm Gürcüstan’ın bilincinde egemenlik düşüncesinin hâkimiyet kazanmasına yol açtı. 26 Ocak 1918’de, bağımsızlığın yeniden elde edilmesi ve ulusal kimliğin bir simgesi olarak ilk Gürcü üniversitesinin kurulması da beraberinde gerçekleşti. Üniversite, 1918-1921 yılları arasında ya da Sovyet öncesi ile Sovyet sonrası dönemde Gürcüstan’da ulusal kimliğe sahip çıkma çabalarıyla alakalı birçok ilginç belge sunmaktadır. Üniversitenin kurulduğu günden itibaren özel olarak öğretim programına, Gürcü ulusunun düşünsel anlamda ilerleme ve gelişmesine hizmet edecek ulusal ideolojiyle bağlantılı hedefler konmuştu. Bu hedeflerin müfredatta kalması, daha çok 1918-1921 yılları arasında yani Gürcüstan’ın bağımsızlığını ikinci kez yitirdiği dönemi kapsıyordu. Üniversitenin kurucusu ve rektörü İvane Cavahişvili tarafından belirlenip müfredata alınan hedefler 1921 yılından sonra programdan çıkarılmıştır. Tiflis Üniversitesi’nde İvane Cavahişvili’nin belirlediği ulusal öğretim programının yerine Rusların belirlediği yükseköğretim ilkeleri getirildi. Bir devlet olma durumunun yitirilmesinin sonuçları üniversitede açık ve net biçimde ortaya çıktı. İvane Cavahişvili, bu dönemi ele alırken, “Felsefe, psikoloji ve tarih bölümlerinin temeline dinamit konmuştur… Gürcü edebiyatının on üç yüzyıllık tarihi de tamamen kaldırılmıştır…” ifadelerini kullanmıştır. Kaldırılan bu programların yerine 1926 yılında, sosyalizm tarihi, tarihsel materyalizm, Sovyet Anayasası konmuştur. Üniversite, ulusal ideolojinin ve Sovyet ideolojisinin sembolik çekişme alanı haline gelmişti. Bu döneme, ulusal kimliğin korunması bağlamında, İvane Cavahişvili’nin adı damgasını vurmuştur.
Sovyet döneminde de Gürcüstan’da ulusal bilincin ifade edilmesine yönelik çabalar hep vardı, ancak bu çabalar gerçek anlamda ulusal karakter taşımaktan uzaktı. 1956 yılının 9 Mart günü, “Gürcüstan ile bir tutulan Stalin”, “Hayallerde yaşatılan Gürcüstan”ın ifadesinden başka bir şey değildi. Sovyetler Birliği liderinin Stalin’in adına saygısızlık yapması, o gün çok sayıda Gürcüyü sokağa dökmüştü. Çünkü Gürcülerin gözünde Stalin, etnik kökeni itibariyle Gürcüstan ile doğrudan ilişkili biriydi ve bu saygısızlık, Gürcüler arasında şiddetli tepkilere yol açmıştı. Gürcü liderin isminin karalanması, ona çamur atılması, o dönemde yaşayan Gürcüler tarafından ulusal değerlere saldırı olarak algılanıyordu. Bu olay, çok sayıda gencin hayatına mal oldu. Rusya, yapılan gösterileri kana buladı. Protesto için sokaklara çıkanları süngülediler, cesetlerini de Kura nehrine attılar. Bütün bu protestolar, görünüşte ulusal kimliğin ifade edilme biçimiydi. Stalin’in Gürcülükle bu şekilde ilişkilendirilmiş olması, hayali bir Gürcüstan düşüncesinden başka bir şey değildi.
Sovyet Gürcüstan’ında gerçekten de ulusun kendine özgü değerlerini öne çıkaran ve bunların gelişmesi konusunda halka bilinç kazandırmaya çalışanlar da vardı. O dönem, Gürcüstan’da muhalif hareketin görüldüğü dönemdi. Muhalif Merab Kostava ve Zviad Gamsahurdia, toplumda ulusal bilincin uyanması ve pekişmesi için çalışıyorlardı. Bu hareketin en aktif olduğu dönem 60-70-80’li yıllardı. Ulusal kimlik konusu, 90’lı yıllarda Zviad Gamsahurdia yönetiminin seçim yoluyla ülkenin başına geçmesiyle siyasal olarak güç kazandı.
Sırasıyla 1860-1907, 1917-1921 ve 1960-1991 yılları arasındaki dönemler, ulusal kimlik bilincinde gerçek gelişmenin olduğu dönemlerdir.
Ne zaman ki Sovyetler Birliği denilen “Demir Duvar” yıkıldı, Gürcüstan o zaman birden bire yeni bir gerçekle, bağımsızlık gerçeğiyle yüz yüze geldi. Bunun özümsenmesi günümüzde de halen sürmektedir. Gürcüstan şu anda devlet olmak yolunda çaba harcıyor. Ancak bu çaba ve çalışmalara değerler sisteminin yeniden kurulup güçlendirilmesi süreci de eşlik ediyor. Bugün, toplumda, ülkeye girmekte olan Batılı değerler sisteminin, Gürcülerin ulusal değerler sistemiyle çatışma halindeymiş gibi bir algılama olduğu gözlenmektedir. “Ulusal olan nedir? Batılı değerler nelerdir? Bu değerlerden hangisini almamız ve hangisini reddetmemiz gerekiyor?” şeklindeki sorulara sıkça rastlanmakta ve cevaplar aranmaktadır. Ancak bu konuda verilecek cevaba esas teşkil edecek bir ortak düşünce bulunmamaktadır.
İlia Çavçavadze’nin “Tergdaleulebi” (Rusya’ya eğitim için giden gençler Terek/Tergi ırmağından geçmek zorunda oldukları için böyle adlandırılıyordu) adlı grubun içinde yer alıp dönemin “eski kuşak”larıyla çatıştığı 1860’lı yıllarda da farklı fikirler arasında çekişmeler yaşanmıştı. Çatışma, temelde farklı dünya görüşlerinin varlığından kaynaklanıyordu. Çavçavadze’ye göre Avrupa’nın tecrübesi, yeni ideallerin yerleşmesi önemliydi. Ancak yeni ideallerin ortaya çıkması, eski değerlerin tamamen yok edilmesi biçiminde gerçekleşmemeliydi. Ulusun yenilenmesine katkı yapacak her yeniliğin alınıp kabul edilmesi ama bu sürecin içine eskinin de dâhil edilmesi gerekiyordu. Topluma bir şey katmayan ya da toplumun gelişmesine engel olabilecek değerler zamanla unutulmaya bırakılmalıydı. Çavçavadze, ulusal kimlikle birebir örtüşen yeni değerler ile eski değerlerin sentezini yapmayı başarmıştı. Çavçavadze, eskinin gerekli olan değerleriyle yeninin kabul edilebilir değerlerini alıp bunların yapay olan değerlerle arasındaki sınırı belirlemişti. Bütün bunlar ancak kararlı bir bilinçle yapılabilirdi.
Şimdi, bugünkü Gürcüstan, yukarıda anlatılanlara benzer bir yol ayrımında bulunuyor. Bu sürecin giderek daha gerilimli hale geleceği su götürmez bir gerçektir. Bu manada, Gürcüstan’ın hangi yolu izleyeceği ve nasıl bir seçim yapacağı son derece önem kazanmıştır. Bütün bunların sonucu da bu seçimle doğrudan ilişkili olacaktır.

avcılar escort antalya escort ataköy escort ataşehir escort avrupa yakası escort bahçelievler escort bahçeşehir escort bakırköy escort beşiktaş escort beylikdüzü escort bodrum escort bursa escort eskişehir escort etiler escort fatih escort gaziantep escort halkalı escort izmir escort izmit escort kadıköy escort kartal escort kayseri escort kocaeli escort konya escort kurtköy escort kuşadası escort maltepe escort mecidiyeköy escort mersin escort pendik escort samsun escort şirinevler escort şişli escort taksim escort ümraniye escort denizli escort diyarbakır escort istanbul escort nişantaşı escort

YASAL UYARI : Site içeriğinin kaynak ve link belirtilmeden yayınlanması yasaktır.