Rabbimizin kendi sıfatından biri olan merhamet insanlara bahşettiği en güzel nimetlerden biridir. Denir ki merhametin %99’u Rabbimizde %1’i ise insanlarda ve tüm yaratılanlarda vardır. Yani merhametin çoğu ve aslı Rabbimizdedir. İnsanlara ise tüm mahlûkata verilen %1 den pay düşmektedir.
Allah’ın merhameti merhametlerin en üstünüdür. Hiçbir ücret ödemeden aldığımız oksijen, bize bahşedilmiş beden, doğada gördüğümüz ağaçlar, akarsular ve güç yettiremediğimiz bunca nimet onun merhametinin bir lütfudur. Bunları bize bahşeden rabbimize kulluk eder ondan da yine ona sığınarak cennet talep ederiz. Kaldı ki biz kulluk vazifemizin gereği olan ibadetlerle değil onun yüce rahmetine sığınarak cenneti talep ederiz.
İnsanların birbirileri arasında birlik dayanışma ve kişisel çıkarlarından uzak bir merhamet anlayışı olmalı. Sadece kendi aralarında değil hayvanata, bitkilere karşı da merhametli yaşam anlayışını geliştirmek lazım. Yani, merhamet gönülden ve karşılıksız olarak sevgi ve muhabbetle olmalı. Kuranı Kerim’de Rabbimiz “Onlar aralarında merhametlidirler.” (Fetih 29) buyurmaktadır.
Peygamberimizin hadisi şeriflerinden bazılarını burada hatırlatmakta fayda var.
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez”. (Buhari)
“Merhamet edin ki size de merhamet edilsin. Bağışlayıcı olun ki Allah da sizi bağışlasın” (Beyhaki)
Bize bahşedilen merhamet duygusu aile içerisinde de huzur ve sevgiyi doğurur. Allah’ın insanlara verdiği bu muhteşem nimeti en çok da annelerde görmekteyiz. Bir annenin yavrularına gösterdiği merhamet tarif edilemezdir. Zaten yaratılmışlar içerisinde en merhametli olanlar anneler değil midir?
Toplumlarında insanlar gibi geçmişten aldıkları birikimle hareket ederler. Olaylara gösterdiği reaksiyonlar o toplumun nasıl bir eğitimden geçtiğini, nasıl bir birikimi miras aldıklarını gösterir. Malum son yıllar ülkemiz, dünya üzerinde savaş mazlumlarının sığınma noktası haline geldi. Devletten sivil toplum kuruluşlarına kadar karışıklık yaşayan ülke insanlarına evini açan millet olduk. Her ne kadar son günlerde polemik konusu olsa da biz olayın o boyutu ile ilgilenmiyoruz. Biz sağduyulu davranan bir toplum olarak gösterdiğimiz merhamet anlayışımız ile ilgileniyoruz. O insanlar bir anda yersiz yurtsuz kaldıklarında kapımızı açmakla kalmadık maddi manevi destek olarak hayata tutunmalarını sağladık. Başta da dediğimiz gibi merhamet sadece acımak değildir. Zira acıyıp hiçbir destek olmamak, o insanlara üstten bakmak gibi bir hava oluşturur. Bu hareket ise kibirden kaynaklanır. Oysa acıyı ıstırabı hisseden sağduyulu insan mutlaka eyleme geçer. Tıpkı bugün bizim yaptığımız gibi. Geçmişte ekonominin merkezi olan Ortadoğu ve Uzakdoğu’ydu. İpek yolu üzerinden batıya ticaret akışı vardı. Geçiş noktası ise Anadolu topraklarıydı. Doğu ile batı arasında ticaretin geçiş noktası olan bu coğrafya “Emin güvenilir ve yardımlaşma bölgesi” olarak tam bir kilit taşı görevi görmüş. Bugün ise ticaret için değil ama vicdanların rahat etmesi için tam bir kilit taşı olmuştur. Dileriz ki kargaşa yaşanan topraklara sulh ve selamet gelir de sıkıntı yaşayan mazlumlar topraklarına geri dönerler.
Merhamet için Necip Fazıl Kısakürek, Reis Bey isimli eserinde “Baş aşağı bir cemiyeti baş yukarı bir cemiyet haline getiren bir duygu” olarak ifade ederek toplumsal önemine vurgu yapmıştır.
Yardımlaşma, dayanışma kaynaşmayı da beraberinde getirir. Tabii ki acıma duygusundan doğan yardımlaşma da din, dil, ırk, ayrımı da olmaz. İnsanoğlu aynı vücudun uzuvlarıdır, zira aynı cevherin ürünleriyiz. Bir uzva sıkıntı, dert geldi mi öbürlerinin de huzuru kalmaz.
Ey başkasının acısıyla kaygılanmayan kişi
Sana insan demek yakışmaz.
Sadi Şirazi
Makaleye başlarken beynimde fırtınalar koparan “Merhamet” i tam olarak ifade edememiş olabilirim. İçimde fırtınaları koparan ifadeler olmasına rağmen, yazdıklarım anlatmak istediklerime karşı geldi. Yazıyı siz okuyucuların sağduyusuna emanet ediyorum.
YORUMLAR