Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç

Muharrem Dayanç “Adapazarı”ndan Öğrenci Manzaraları.

Ceyhun Atuf Kansu’nun gençlik yıllarından beri içime dert olan “Dünyanın Bütün Çiçekleri” başlıklı bir şiiri vardır. Görev yaptığı okulun çöken duvarının altında kalan bir köy öğretmeninin trajik hikâyesini anlatır. Bu hüzünlü şiirde öğretmen “bahçıvan”a öğrenciler (köy çocukları) Anadolu’nun değişik yerlerinde açan “çiçekler”e benzetilir.

Talihsiz öğretmen belli (gösterişli) bir mezarının olmasını istemez ama üstünün toprağın renkleri, sesleri ve kokusu olan çiçeklerle örtülmesini ister geride bıraktığı dostlarından.

Kaya diplerinde açmış çiğdemlerle mesela; kır, dağ ve Afyon Ovası’nda açan haşhaş çiçekleriyle; fesleğenlerle; pembe entarili hatmilerle; çoban yastıklarıyla; peygamber çiçekleriyle; Isparta gülleriyle; Polatlı kırlarında, Kop Dağı’nda, Toroslarda, Muş Ovası’nda, Ağrı Dağı’nın eteğinde boy gösterenlerle ve belki de en önemlisi köy okullarında açan gizli, sessiz, bakımsız ama kokusu eşsiz çiçeklerle, onların sevgisiyle…

Şiirin etkisiyle olacak ben de öğrencilerimi dünyanın her yerine kendi ellerimle uğurladığım (diktiğim) çiçeklere benzetiyorum. Bilgiden gözleriyle özveriden sözleriyle en çok da Anadolu’nun bağrında biten içtenlikleri ve alçakgönüllülükleriyle her bahar yeniden filiz veren.

Tutku Aydın da onlardan. “ Adapazarı Enka Okulları”nda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni.

Okuluna çağırdı, gittim.

Öğrencimin öğrencileriyle tanıştım.

Öylesine sevdim ki bu gençleri, anlatamam.

Bakmayın belli etmediğime her konuşmada iç dünyam allak bullak olur.

Hele hele o güne kadar görmediğim veya ilk defa karşılaşacağım insanların huzuruna çıkacaksam daha bir gerilirim. Bir de karşılarına çıkacağım insanlar gençse (lise öğrencileri) heyecanım daha bir artar. Çünkü bilirim ki bu çocuklar numara yapmayı bilmezler, beğenip beğenmediklerini hemen belli ederler, hatta yüzünüze karşı söyleyiverirler de. Yapacağınız konuşma da vereceğiniz örnekler de anlatacağınız anekdotlar da onlara hitap etmek zorundadır bu yüzden. Bağlamdan asla kopamazsınız ve tabii ortamın ruhundan.

Hiç unutmam, Eskişehir’de gençlere yaptığım bir konuşmada onları düşündürmek, etkilemek için anlattığım hikâyeye bütün salon kahkahalarla gülmüştü. Ben mi anlatmayı becerememiştim, onlar mı bahsin inceliğini kavrayamamıştılar hâlâ çözebilmiş değilim. Gençleri suçlamak olmaz, problem bendeydi, kabul ediyorum.

Zordur gençlerle iş yapmak ama müthiş keyiflidir de.

Eskimemiş, yalan nedir bilmeyen ışıl ışıl yüzler görürsünüz karşınızda.

Yeni bir ülkeye gider gibi, en sevdiğiniz kitabı okur gibi, en beğendiğiniz kokuyu koklar gibi, hayranı olduğunuz bir rengi (mavi) içinize çeker gibi güzel duygulara, hayallere kapılırsınız.

8 Mayıs 2023 Pazartesi günü Adapazarı’nda yaptığımız söyleşiden önce öğrenciler -ağırlıklı olarak- dostumuz Sezai Matur’a ait T54’te çıkan elliden fazla yazımı okudular ve bana bu yazılarla ilgili sorular yönelttiler. Ne yalan söyleyeyim sorular beni hem mutlu etti hem strese soktu. İnce sorulardı. Gelin önce birlikte bakalım onlara:

 

1.  Öncelikle geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Biz iki haftadır derslerimizde yazılarınızı okuyor ve tartışıyoruz. Merak da ediyoruz. Muharrem Dayanç kimdir? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?

(Orhan Veli’ye kendisiyle ilgili soru sorarlar. Tanımıyorum, der. Ben de kendim hakkında hüküm vermek istemem. Sadece iki anahtar kelimeyi bilin isterim: Edebiyat, Adapazarı.)

2. Tanpınar’la ilgili yazınızda çok içten betimlemeleriniz var. Örneğin “İçiyle dışı arasındaki mesafeyi en aza indiren nadir yazarlardan, insanlardandır.” demişsiniz. Çocukluğumuz, hayatımızın en masum en saf dönemidir. Edebi kişiliği bu kadar derin bir yazarı bir çocuğa en basit haliyle nasıl anlatırsınız?

3. Mehmet Akif Ersoy’la ilgili köşe yazınızda “İstiklal Marşı’nın iki dizesi gönül terazimde bir başka yer kaplamaya başladı. Sadece bu iki dizeyi yorumlayan bir kitap yazmak isterim.” demişsiniz. Sizin için de uygunsa bu dizeleri sizden duymak ve neden özellikle bu iki dizenin sizin için bu denli kıymetli olduğunu paylaşmanızı isteriz.

(O dizeler:

Cânı, cânânı bütün varımı alsın da Hüdâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.)

4. Muharrem Hocam, “Doğuştan sahip olduğumuz hiçbir özellik diğerlerine karşı bizi üstün veya aşağı kılmaz. Bir kere daha altını çiziyorum, bu özellikler bizi daha üstün, anlamlı, değerli kılmayacağı gibi değersiz, eksik, noksan ve sıradan da yapmaz.” diyor. Herkesin insanlara böyle adaletle baktığı bir dünyanın oluşmasına katkı sağlamak için biz gençler neler yapabiliriz?

5. “Fikir Hareketleri” köşe yazınızda derslerinizde anekdotlar verdiğinizi paylaşmışsınız. Biz bu yıl Tanzimat’tan günümüze Türk edebiyatını genel hatlarıyla işledik/işliyoruz. Bu dönemden mutlaka bilmelisiniz dediğiniz bir anekdot paylaşır mısınız?

6. Gencin biri Kaya Bilgegil’e bir şiir okuyor. Çok beğeniyor Hoca. Tam odadan çıkacağı sırada soruyor “Bu şiir kimindi evlat?” “Benim!” diyor çocuk. “Beş para etmez o zaman.” diyor ve ekliyor, “bu dizelerde benim yaşımdaki bir insanın duyguları var.” Ve bir nasihat daha peşinden; “Git ve kendi yaşının şiirlerini yaz.”

Köşe yazınızda bahsettiğiniz bu olay hakkındaki sizin kişisel görüşünüzü duymak isteriz, sizce de bazı şiirleri yazmanın yaşı var mıdır yoksa “tohumları acının çocukluktan mı geliyor?”

7. Sosyal medya kullanımı hakkında görüşleriniz neler? Hangi sosyal medya platformlarını kullanıyorsunuz? Bir de sosyal medyanın dilimize etkileri hakkında düşünceleriniz nelerdir?

8. “Edebiyat Tarihçiliğinin Ana Sorunsalı: Öncü Kim, Ölçüt Ne?” makalenizde Fethi Naci’nin bir romanın büyüklüğünü gösteren ölçütlerden birinin onu yeniden okuma isteği olduğunu düşüncesini paylaşmışsınız. Bu konudaki düşüncenizi sizden duymak isteriz. Bir de sizde yeniden okuma isteği uyandıran roman/romanlara örnek verir misiniz?

9. “Edebiyat Tarihçiliğinin Ana Sorunsalı: Öncü Kim, Ölçüt Ne?” makalenizden Türk edebiyatında yapıtları -yerel değerleri, beslendikleri kaynakları ihmal etmeden- evrensel ölçütlerce ve karşılaştırmalı değerlendirmek gerektiği sonucunu çıkardık. Benim sorum, bu ölçütler zamanla değişebilir mi? Bir de bir esere edebi diyebilmemizi sağlayan yerel, kültürel unsurlar nelerdir?

10. Benim sorum “Bin Yılın Anıları” yazınızla ilgili. Eğitim hayatınızda siz öğrenciyken öğretmenlerinizin sizden “geçer not” alabilme kriterleri nelerdi? Bir de Muharrem Hoca’nın öğrencilerinden takdir almasını sağlayan sebep(ler) nedir?

Benim bulunduğum yerden sohbet oldukça verimli geçmişti. Gençler sordular ben de sözü fazla uzatmadan cevaplar vermeye çalıştım. Parlayan gözlerden ve sözlerden gençlerin mutlu oldukları izlenimi oluştu bende. Ama gençlerin ne düşündüklerini merak ediyordum. Meslektaşım ve öğrencim olan öğretmenlerinden öğrencilerin sohbetle ilgili izlenimlerini alıp bana göndermesini rica ettim. Çok da uzun sayılmayacak bir süre sonra cevaplar geldi.

Birlikte bakalım mı?

 

Bahar Esma Tıkız: Konuşma sırasında farklı edebi eserleri anması ve bilgilerini paylaşması edebiyatı gerçekten çok sevdiğini hissettirdi. Bize üst perdeden değil de eşitimiz gibi konuşması benim için çok değerli. Turgut Uyar’ın “Bahar Başlangıcında Düşünceler” şiirini de öğrenmiş oldum.

Didem Pelin Uslu: Muharrem Dayanç’ın sorulara verdiği cevapların hepsi aslında birer tavsiye ve öğretiydi. Söyleşi boyunca onun sayesinde hoş bir sohbet havası oluştu. Söylediklerinin hepsini son derece içtenlikle söylediğini hissettim. Benim için sıcacık bir gündü. Teşekkürler.

Azra Tunç: Söyleşiye hazırlık süreci de söyleşi anı da benim için çok keyifliydi. Bizimle paylaştığı şiir bana (kendimi) çok farklı hissettirdi. Yazısını okurken derslerinde anekdotlar paylaştığını ve bu sayede edebiyatın en iyi bu şekilde anlaşılabileceğini belirtmişti. Bizimle de paylaştığı anekdotlar çok ilginçti.

Sıla Öztopaloğlu: Söyleşi benim için çok öğreticiydi. Üslubu bize çok uygundu. Söyleşi esnasında hayattan verdiği örnekler daha samimi bir ortam oluşturdu. Bize bir şeyler öğretmeye çalışması hoşuma gitti.

Elif Bal: Yazılarını okuyarak edebiyat hakkında daha önce düşünmediğim sorgulamaları yapmış ve söyleşide okuyup hakkında bilgi verdiği şiirle doğduğum şehir Sakarya’nın edebiyatı hakkında bilgi edindim.

Başak Zeynep Tıkız: Kendisine “Sosyal medyanın dilimize etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu sordum. Kötü etkileri olduğuna yönelik bir cevap vermesini bekliyordum ama o sosyal medyanın herhangi bir etkisi olamayacağını, eğer bir toplumda sanatçılar varsa dilin tehlikede olamayacağını söyledi. Aslında -belki ben böyle düşünmediğim için- bambaşka bir cevap bekliyordum ama onun fikirleri farklı bir pencereden bakmamı sağladı. Teşekkürler.

Hayat Düzgün: İlk defa bir edebiyat profesörü ile bir söyleşide buluşma fırsatı buldum. Üslubu, hitap tarzı ve sorulara verdiği samimi cevaplar beni söyleşinin içine çekti ki eminim orada bulunan herkes de aynı şeyleri hissetmiştir. Akademisyen denince aklıma gelen sert, kuralcı, dobra, sinirli kavramları Muharrem Hoca’yla tanışınca boşlukta kaybolduJ Orada bulunan herkese babacan yaklaşmasıyla sıcacık bir ortam oluştu. Eminim ki hiçbirimiz o sandalyeleri bırakıp gitmek istemedik.

Arda Oktar: Muharrem Hoca’yla yaptığımız bu söyleyişi dilin koruyucusunun sanatçılar olduğunu düşünmemi sağladı.

Arda Ünal: Söyleşide Muharrem Hoca’nın verdiği örnekler ve okuduğu şiirler sayesinde hem Sakarya’mızı hem de edebiyatını daha yakından tanıdım.

Egehan Satıroğlu: Muharrem Hoca’mız çok bilgili bir edebiyatçı olduğunu gösterdi. Ayrıca beden dili kullanımında çok yetkin olduğunu düşünüyorum. Kendimi şanslı hissettim. Teşekkür ederim.

Mehmet Demir Işık: Muharrem Hoca bize dilin önemini, ölçeklendirmenin farklılığı, sosyal medyanın yaygınlaşmasının dil üzerine etkileri hakkında konuştu ve Geyve hakkında yazılan “Bahar Başlangıcında Düşünceler” şiirini okudu ve üzerine düşünmemizi sağladı.

Arda Kutay Adatepe: Yaptığımız söyleşi edebiyatın önemini, memleket sevgisini ve Muharrem Hoca’mızın öğrencilere verdiği önemi anlamamı sağladı.

Tuana Kasap: Muharrem Hoca ile yaptığımız söyleşide edebiyat üzerinden günlük hayatımıza da değindik. Sanatı sanatçı için değil sanat için sevmemiz gerektiğinden bahsetti. Kendi hayatımız, entelektüel zevkimiz ve ilgilerimiz üzerine düşünmemizi, dersler çıkarmamızı sağladı.

Ela Akar: Muharrem Hoca ile söyleyişi yapmadan önce sınıfta köşe yazılarını hep birlikte okuyup tartışmıştık. Söyleyişi günü sanatçının rolü, dilin değeri, edebi eserin ölçütleri hakkında konuştuk. Söyleşinin beni en etkileyen kısmı, hocanın öğrencilerde bıraktığı iz ile ilgili bir soruda “Ben de hata yaptım.” diyerek son derece samimi biçimde öz eleştiri yapabilmesiydi. Üstelik bunu çok samimi ve doğal biçimde yaptı. Özeleştirinin filtre konmadan yapılabilmesini çok anlamlı buluyorum. Kişinin kendisini eleştirmesinin, kararlarını gözden geçirmesinin ve attığı adımları sorgulamasının önemini bir kez daha kavramış oldum.

Uluç Basar Sert: Muharrem Hoca sayesinde ilk defa edebiyat profesörü ile konuşma fırsatı edindim. Sakaryalı olması ve doğduğu şehri -burada hiç çalışamamasına rağmen memleketini- benimsemesi, sevgisini bize anlatabilmesi çok hoşuma gitti. Duygularını anlayabildiğimi düşünüyorum.

Bermal Kumru: Muharrem Dayanç ile yaptığımız söyleşinin son derece öğretici olduğunu düşünüyorum ve söyleşi öncesinde hem kendisi hem de yazıları hakkında yaptığım okuma çalışmaları da Dayanç’ın verdiği cevapları daha net bir biçimde anlamama katkı sağladı. Ayrıca şehrimin kültürel değerlerinin farkına varmamda etkili oldu. Turgut Uyar’ın “Bahar Başlangıcında Düşünceler” şiirini ondan dinlemek, Sait Faik Abasıyanık’ı anmak, öykünün insan hayatındaki önemini anlamak çok güzeldi.

Defne Işık: Söyleşi öncesinde kendisinin makalelerini ve köşe yazılarını okumuştum. Gerek söyleşi sırasında gerek okuduğum yazılarından, dünya edebiyatı ve Türk edebiyatı hakkında bilgi edindim. Edebiyatın, ulusun ve bireyin kimliğini oluşturmadaki önemini, değerini anladım. Etkinlikteki en önemli kazanımlarımdan biri sohbet ederken kalıcı öğrenmenin sağlanabildiğini görmekti.

Ilgın Çandereli: Muharrem Dayanç’ın memleket sevgisi beni derinden etkiledi. Memleketine saygısını ve şiir dizelerinden Sakarya’ya çıkardığı anlamları dikkatle dinledim.

Arda Şen: Muharrem Hoca’nın bize verdiği bilgiler için özellikle teşekkür etmek istiyorum. Deneyimli bir profesör olduğunu konuştuğu her saniye hissettirdi ve bütün konuşması boyunca saygıyla ve düşüncelerimi sorgulayarak dinledim. Özellikle anekdotlar bölümünün bir parçası aklımın en derininde kaldı: “Ben az söylüyorum, sen çok anla!”

Söyleşi boyunca bunu düşündüm ve kendi hayatımı, anladıklarımı, anlamam ve anlatmam gerekenleri kendime sordum ve düşündüm. İyi ki geldiniz. Çok teşekkürler…

Zeynep Sena Sunmaz: Muharrem Hoca ile söyleşimizden önce makalesini ve köşe yazılarını okuduk. Edebiyat hakkında, hayat hakkında bizlere çok değerli şeyler anlattı. Söyleşimizden çok verim alarak ayrıldım. 40 dakikalık bir söyleşi 5 dakikada bitti benim için. Umuyorum anılarıyla süslediği hayat derslerini, edebiyat ve şiir ile ilgili düşüncelerini tekrar dinleme şansını bulurum.

Arda Şentürk: Muharrem Hoca’nın makalesini ve köşe yazılarını daha önce okumamız söyleşiyi daha akıcı hale getirdi. Bunun yanında daha günlük hayattan konuların tartışılması da beni ayrı memnun etti.

Duru Erişir: Söyleşiye katılamadım fakat öncesinde kendisinin bir makalesini sınıf ortamında okuma ve üzerine tartışma fırsatım oldu. Bu sayede ölçü ve ölçüt kavramlarını kavrayabildim. Aynı zamanda kendisinin “Mehmet Akif Ersoy olmasaydı ne olurdu?” köşe yazısını okudum ve bir eserin tarihimizde ne kadar büyük bir anlam, önem ve yer kapladığını anladım.

Tutku Aydın: Yılın en sıcak ve içten edebiyat dersiydi hepimiz için. Etkinliğin her aşamasındaki desteğiniz, bir akademisyenin işini nasıl aşkla yaptığını gösterdiğiniz, meslek hayatımın en kıymetli günlerinden birini yaşattığınız, gençlerde bıraktığınız harika iz için teşekkür ederim. Onlar bizim geleceğimiz, umudumuzdur. En çok da onları önemsediğiniz ve değerli hissettirdiğiniz için… İyi ki varsınız, sağ olun. Sevgi ve saygılarımla.

Oysa ne çok şey kurgulamıştım, samimiyet gelince kurgu buharlaşır biliyorum. Kurguladıklarımı değil içimden gelenleri konuştum gençlerle. Başlangıçta anlatmayı düşündüğüm ama bir türlü kendisine sıra gelmeyen güzel bir anekdotu burada sizinle paylaşayım.

(Bu film sahnesi “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” şiirinde geçen iki dizenin yorumlanmış hâli gibi geliyor bana:

Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden

Zamanın derin ırmakları önünde…”)

 

“Sahne ‘The Godfather’da (Baba) geçiyor.

Corleone ile kardinal sohbet ediyorlar.

Katedralde hem konuşup hem dolaşırlarken bir havuzun yanında duruyorlar.

Kardinal, havuzun içinden küçük bir taş parçasını alıyor ve havuzun kenarındaki duvara sertçe vuruyor, bir daha vuruyor, bir daha vuruyor ve sonunda taşı ikiye bölmeyi başarıyor.

Ve başlıyor konuşmaya:

‘Bakın bu taşa. Uzun bir zamandır suyun içinde. Ama içi kuru.

Su içine işleyememiş.

Bakın…

Kupkuru.

Avrupa’da yaşayanlara da aynı şey oldu.

Asırlarca Hıristiyanlık onları çepeçevre sardı.

Ama İsa içlerine giremedi.

İsa içlerinde yaşamıyor.’”

Şöyle diyecektim bu film sahnesini anlattıktan sonra “İçimize işlemeyen, içimizde yeşermeyen çiçek açmayan hiçbir şey bizim değildir, bizden değildir ve mühim değildir.”

Şairden ilham alarak devam edecektim:

“Kirazın derisinin altında kiraz

Narın içinde nar

Benim yüreğimde boylu boyunca

Memleketim var”

 

Memleketten ister Adapazarı’nı anlayın ister Türkiye’yi, isterseniz Türkçenin konuşulduğu bütün memleketleri… Şunu unutmayın ki benim için her şey Adapazarı’nda başlar. Bana her yer Adapazarı değildir anlayacağınız. Dünyada bir tane (yegâne) Adapazarı vardır. Hayata burada gözlerimi açtım, isterim ve umut ederim ki burada yumayım.

Hele bir gencin “Sakaryalı olması ve doğduğu şehri -burada hiç çalışamamasına rağmen memleketini- benimsemesi, sevgisini bize anlatabilmesi çok hoşuma gitti.” demesi içime oturdu.

İçimi acıttı. “Sakarya Türküsü”nün malum dizesini zihnime kazıdı.

Gençlerden geçer not alabildim mi bilemiyorum.

Ben gençlerden geçer not alma işini çok önemsiyorum, birilerinin aksine.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

avcılar escort antalya escort ataköy escort ataşehir escort avrupa yakası escort bahçelievler escort bahçeşehir escort bakırköy escort beşiktaş escort beylikdüzü escort bodrum escort bursa escort eskişehir escort etiler escort fatih escort gaziantep escort halkalı escort izmir escort izmit escort kadıköy escort kartal escort kayseri escort kocaeli escort konya escort kurtköy escort kuşadası escort maltepe escort mecidiyeköy escort mersin escort pendik escort samsun escort şirinevler escort şişli escort taksim escort ümraniye escort denizli escort diyarbakır escort istanbul escort nişantaşı escort

YASAL UYARI : Site içeriğinin kaynak ve link belirtilmeden yayınlanması yasaktır.