DOLAR

27,4412$% 0.2

EURO

29,0301% 0.05

STERLİN

33,5001£% 0.18

GRAM ALTIN

1.625,02%-0,15

ÇEYREK ALTIN

2.711,00%-1,22

BİTCOİN

777144฿%4.46151

Öğle Vakti a 12:59
Sakarya HAFİF YAĞMUR 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Örnek Resim
Örnek Resim

Muharrem Dayanç : Bir Köyü Olmalı İnsanın.

Geyve Boğazı’ndan esen taze rüzgâr sana tanıdık gelecek, ki bir ucu sana çıkar onun.

resim yükle
ad826x90
ad826x90

Her şey insanla anlam kazanıyor.

Örnek Resim

Bu İstanbul için de böyle Antalya, Adapazarı, Eskişehir için de.

Empati yapma kanalları ve merhamet damarları tıkanınca bir şehri daha düşüyorsun gönül defterinden.

Eksilmeler bazen yakıcı bazen kırıcı olabiliyor, ama elden bir şey gelmiyor.

resim yükle

Acınıza yabancı, dertlerinize duyarsız varlıkları taşıyamıyorsunuz daha fazla.

resim yükle

Can kırıklarını, yaralarınızı açtıklarınızın; üzüntülerinizi, sevinçlerinizi paylaştıklarınızın sizi ve duygularınızı umursamamasını kabullenemiyorsunuz.

Bir şeyler kopuveriyor içinizden böyle durumlarda, bir daha kaynamamacasına.

Silkeliyorsunuz şöyle bir gönül ağacını, değer verdiğiniz, güvendiğiniz, güzel günler için sakladığınız dallar, yapraklar, meyveler elinizde kalıyor.

Buraya kadarmış diyor, örtüyorsunuz bir sarnıcın daha kapağını, içine düşmesin diye yeni dostluklar.

resim yükle

Şehrin bütün kaypaklıklarına, karanlıklarına inat, bir köyü olmalı insanın, tüm yaralarıyla sığınacağı, gurbetteki çaresiz günlerinde hayaliyle avunacağı ve dönüş gününü iple çekeceği.

Anılarıyla konuşan, eksiklikleri yargılamayan, kucağını koşulsuz açan bir köyü.

Puslu bir “Karaçam” gününde, bulutlu duygularla uyandığım bir sabah, içimde gittikçe büyüyen ve bir yaraya dönüşen İstanbul’a hitaben bir mektup yazdım. İstanbul ki benim ömürlük hayalimdi. Ona dönmenin rüyalarını gördüm bütün incinmiş zamanlarımda. “İstanbul’a döneceğim ve her şey kendiliğinden yoluna girecek…” diye planlar kurdum, gerçekler tasarladım, avuntular biriktirdim. Temennilerin surlara çarpıp geri dönmesinin sonucu olarak düşünülebilecek bir mektuptu bu yazdığım. Gözümü açıp kapayıncaya kadar kendiliğinden dökülüvermişti heybemden.

Gelin birlikte okuyalım:

“Seni bir gün köyüme götüreceğim İstanbul.

Örnek Resim

Çocukluk hayallerimi göstereceğim sana.

Gençlik coşkularımı.

Belki sen de bana içini dökersin.

Ben dinlerim İstanbul, hiç yorulmadan dinlerim seni.

Sözünü kesmeden dinlerim.

Gözümü gözünden, kulağımı dilinden ayırmadan dinlerim.

Sen de sıkıldın kendinden biliyorum, boğazın boğum boğum farkındayım.

Adaların kasvet esiyor.

Denizinde ne insana yer var ne dalgaya ne köpüğe.

Bin yıllık bahçelerin talan edildi.

Minarelerin salalara yetişemiyor.

Üsküdar’ın yaslı, Kadıköy’ün vurdumduymaz, Zeytinburnu’n vefasız, Taksim’in kibirli, Çengelköy’ün küskün, Beylerbeyi’n beysiz…

Her yerin Karacaahmet kesilmiş İstanbul.

Zincirlikuyu’dan feryatlar yükseliyor.

Kırk yıllık sevdalıların tasını tarağını toplamış köylerine dönüyor.

Sana yabancı, seni anlamayacak, seni hak ettiğin gibi yaşamayacak, sana şiirler, şarkılar, türküler yazmayacak, söylemeyecek sahiplerin türüyor.

Seni bizim köye götüreceğim İstanbul.

Geyve Boğazı’ndan esen taze rüzgâr sana tanıdık gelecek, ki bir ucu sana çıkar onun.

Annemin düşerek ölümden döndüğü armut ağacı kurudu İstanbul.

Onda dokuz çocuğun aylarca dinmeyen âhı vardı.

Babamın göz nuru değirmen yıkıldı.

Ama babaannemin diktiği ceviz ağacının serinliği sana iyi gelecek.

Canan ablam sana çay da yapar, hem bizim köyün sularından çok güzel çay olur İstanbul.

Ay’la hasbihal etmiş içini yıkamış, güneş görmüş, yayla emmiş, kuş sesi dinlemiş, rüzgâr koklamıştır onlar.

Geçtikleri yerlerde kurda kuşa, börtü böceğe hayat vermiştir.

Türkü söyleye söyleye evlerimize kadar misafir olmuştur.

Nereye gidersek gidelim, erimez içimizdeki buzdağı, dinmez o ses.

Heee bir de çakallara hiç eyvallahları olmamıştır onların.

Başı dik, gönlü arı dolaşmışlardır cümle pınarları, yaylaları.

Hem bizim köyde hâlâ iyi insanlar var İstanbul.

İstersen isimlerini tek tek sayarım sana.

Ve yine istersen, onlarla tanıştırırım bir ‘Karaçam’ sabahında dere kenarında seni.

Kırk yıllık dostlukları anarız, kırk farklı gözeden süzülen.

Onlar benim kardeşlerim.

Onlar yalan nedir, hırsızlık nedir bilmezler İstanbul, tek başına oturmazlar sofralarına.

Dostlara ayrılmış minderleri (tabureleri) her zaman hazır bekler.

Helâlinden paylaşırlar bir de.

Başa kakmadan, göze sokmadan.

Onlar Türkçe konuşurlar, Türkçe anlarlar İstanbul.

Onlar seni mavi gözlerin için bile severler.

Sen de bizim kardeşimiz olur musun İstanbul?”

Nasıl buldunuz mektubu?

Rahat olun beğenmeseniz de olur.

Bir çağlayan kimseye küsmez, köpükleri okşanmadığı için.

Dostlarımda gördüğüm, bana insanı yeniden sevdiren öyle yaşanmışlıklarım var ki onları yazmadan ölmek istemem. İstanbul’a inat, hâlâ bu topraklarda güzellikler, dostluklar uç veriyor. Ahmet Ölmez, Ahmet Özgül, Ayhan Baltaoğlu şahidim. Bu kadar değil şahitlerim, diğerlerine de sıra gelecek.

Şair, “Sevmek mübalağa sanatıdır. Abartın!” dese de abartmayı sevmem.

Yaşanmış bir örnek vereceğim size. Dostlarımdan biri anlattı, adı bana kalsın.

Son demlerini yaşadığını anlayan “baba” çocuklarını, akrabalarını yanına istiyor. Onları bir kere daha görmek ve nasihat etmek için. Kısık sesle, kesik kesik konuşuyor.

Birkaç dakika sonra dünya hayatına veda edecek insanın ağzından şu cümleler dökülüyor:

“Güzel bir hayat yaşadım.

Allah ne istediysem verdi.

Hatta hayal bile edemediklerimi verdi.

Eşim beni üzmedi.

Çocuklarım bir dediğimi iki etmedi.

Akrabalarım da birbirinden vefalı çıktı.

Allah hepinizden razı olsun.

Hakkım varsa benden yana helâldir.

İnşallah siz de hakkınızı helâl edersiniz.

Birazdan ruhumu Hakk’a teslim edeceğim.

Öyle hissediyorum.

Sizden isteğim benim için üzülmemeniz.

Hiçbirinizin benim için üzülmesini istemiyorum.

Benim için üzülmeyin, ağlamayın, yas tutmayın.

Ben ölümüm için de üzülmenizi, ağlamanızı istemiyorum.

Mutlu yaşadım, mutlu ölüyorum.

Bu yüzden sizin de mutlu olmanızı, birbirinizle iyi geçinmenizi, merhametli insanlar olmanızı istiyorum.

Hepinizi çok seviyorum.”

Öldükten sonra bile sevdiklerini düşünen bir “baba”nın hikâyesi bu.

Ne güzel hikâyedir.

Fatihalarca güzel.

Bir köyü olmalı insanın, anıları/yaşadıkları/duydukları anlatmaya ve yazmaya değer.

Bir köyü olmalı insanın baharına, yazına, kara kışına âşık olduğu.

Bir köyü olmalı insanın gömülmeyi istediği.

Cenazesine kuşların, kedilerin, bulutların, dostların ve ağzı dualı büyüklerin katılacağı.

Bu ağustos alazında niçin böyle bir yazı doğdu içimin çorak topraklarından izah edeyim:

Bir piyanonun tuşlarının bozulması, ses çıkarmaması veya garip garip sesler çıkarması gibi bütün kelimeler, kavramlar, terimler, anlamlar günümüzde…

Ciddi bir erozyona uğradı kalbimiz ve dilimiz.

Hatta bütün diller can çekişiyor.

Ben buna “anlam buharlaşması” diyorum.

Kelimeler bozulunca insan ve hayat da dilsiz ve çaresiz.

Göndergeler buğulanıyor, bağlamlar belirsizleşiyor, hayaller siliniyor.

İnsan kalbi, zihni ve beyni için bundan büyük inkıraz olur mu?

Yazamaz, konuşamaz, anlatamaz, düşünemez hâle geliyor insan.

Tarihsiz, hayalsiz, muhayyilesiz kalıyor.

Kelimeler ve dostlar bizim en kıymetli hazinemiz.

(Dost kelimeler de…)

O hâlde buraya “ve”si de olan dokuz kelime bırakıyorum dokuz kardeş gibi.

Beni bunlarla hatırlayın:

“Dostları ve içinden dere geçen bir köyü olmalı insanın.”

Not: Mehmet Ali Kalkan büyüğümün annesi vefat etti.

Gülsüm annemiz için dualarınıza talibim.

Allah cümle ölülerimize rahmet eylesin.

ad826x90
0 0 0 0 0 0
ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Marmara denizinde deprem.

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz. casino casino siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu parmabet hot air balloon ride cappadocia

avcılar escort antalya escort ataköy escort ataşehir escort avrupa yakası escort bahçelievler escort bahçeşehir escort bakırköy escort beşiktaş escort beylikdüzü escort bodrum escort bursa escort eskişehir escort etiler escort fatih escort gaziantep escort halkalı escort izmir escort izmit escort kadıköy escort kartal escort kayseri escort kocaeli escort konya escort kurtköy escort kuşadası escort maltepe escort mecidiyeköy escort mersin escort pendik escort samsun escort şirinevler escort şişli escort taksim escort ümraniye escort denizli escort diyarbakır escort istanbul escort nişantaşı escort