Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Abdulkadir Şen
Abdulkadir Şen

Tarih Tekerrür Eder Mi?

Artık bizler de yakın geçmişi konuşacak yıllarımızı yaşıyoruz. Aklımız başımızda ve düşünebiliyorken yakın geçmişi hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Zira geçmişten ders almayanlar yarınlar için nasıl sağlıklı planlar yapabilir.

Tam iki yıl önce dünyada Covit-19 salgını nedeniyle evlerimize kapanmak zorunda kalmıştık. Bu süre içerisinde, bahçesi olanlar bahçesinde, bazılarımız evdeki kütüphanesinde, birçoğumuz internette ve TV karşısında zamanımızı geçirdik. Bu süreçte yeni çekimler yapılamayınca TV kanalları nostalji kuşakları yayımlamaya başladılar. Her birimiz eski dizileri, eski haberleri seyrederken bir tuhaf olmadık mı?

O dizilerde ve haberlerde asfaltı olmayan yollar, günlerdir sıra bekleyen emeklilerin çilesi, doktor için geceden girilen sıralar, ilaç kuyrukları, pislikten mide bulandıran hastane odaları, akaryakıt istasyonunu andıran su dolum istasyonları, derdini anlatmakta muhatap bulamayan vatandaş, devlette dönen rüşvet çarkları, başörtü sorunları, her an ekonomik krizler gibi konular işleniyordu. Bunlar o günlerin konuşulması en normal konularıydı. Bugün o konuların geçtiği nostaljik diziler izlenirken içimizden “Ne günler yaşamışız” demedik mi?

İnsan çiğ süt emmiştir. Vefası azdır ve çabuk unutur.

Biz de ülkede yaşananları çabuk unuttuk. Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür demiş Muallim Naci.

Sonra ülkede bir değişim oldu. Yaşanan bu değişimi bizler galiba tam olarak içimize sindiremedik. İsterseniz geçmişte yaşadığımız, unutulmaya yüz tutan sadece bir konuyu bugün beraberce hatırlayalım.

Başörtüsü. Hani gençlerimizin karanlık ikna odalarına çekildiği utanç meselemiz. Dün gibi hatırlıyorum. Kızım dünyaya geldiğinde kendi kendime “Okumak isterse başörtülü olarak nasıl okuturum” diye sormuştum.

Sonra gerçek bir devrim yaşandı bu ülkede. Bazıları kabul edip görmese de yaşandı devrim. Öyle diyor bir şiirinde Necip Fazıl “Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek. Ve bir devrim, evvelâ devrimi devirecek”. Belki o beklenen büyük bir devrim değil. Ama büyük bir değişim. O dönemlerde başörtüsü için mücadele eden gençlik, artık mücadelesiz okumaya başladı. Hatta o günlerde kışlanın etrafında gezinmesi mahsurlu görülen başörtülü bacılarımızın çocukları bugün askeriyede başı kapalı görevler almaya başladı. Üstelik yılda iki defa da başörtüsü ödeneği alıyorlar. Bazı yaşanan gerçekleri görmüyor ve unutuyoruz.

İlk günden bugüne 21 yıl gibi uzun bir zaman geçti. Ama II Abdülhamit’i göndermek için mücadele edenlerde, “33 yıldır yeter” diye haykırıyordu. Onlar başardılar ve II. Abdülhamit gitti. Yaşanacaklar yaşandı, çok sürmedi.

Onun muhalifi olanlar bir bir pişman oldular. Pişmanlıklarını dahi söyleyip yazamadılar. Onlardan belki de sadece Rıza Tevfik Bölükbaş uzunca bir şiir kaleme aldı.*

Balık suyun içindeyken suyun kıymetini bilmezmiş. Gözümüzün önünde yaşanan onca değişim varken ben sadece bir tek değişimi yazmak istedim.

Son günlerde savunma sanayine dair yaşananlar, dış politikalar, sağlıktaki gelişmeler, Uzay teknolojilerindeki gelişme, otomotiv sektöründeki gelişmeler, sağlıkta yaşananlar, yol, köprü, tüp geçit yatırımları, nükleer enerji, terörle yapılan mücadele, bazıları kabul etmede fikir hürriyeti, yaşam tarzımızdaki değişim. Bu listeyi uzun uzun yazabilirim ama görmek isteyene biri bile yeter. Görmek istemeyenlere ise önyargılarından kurtulmaları için dua ederim.

Her şeye rağmen eksiklikler, hatalar, yanlışlar yok mu? Var. Ama çiçek bahçesinde ayrık otu da diken de sülük de olur.

Biz nasılsak başımızdakiler de öyle oluyor. Ben, ezan sesinden rahatsız olanlara karşı inanç sistemimizi destekleyenleri, müze olsun diye gayret edenlerin yerine Ayasofya’yı camiye çevirenleri desteklemeyi, tüm hatalarına rağmen uygun buluyorum.

Mehet Akif ne de güzel söylemiş.

“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Eksikleri hep başkasında görme hastalığından kurtularak kendimizdeki hatalarla yüzleşmeliyiz. Vesselam

Rıza Tevfik’ten Ulu Hakan Abdulhamid Han’a Pişmanlık Şiiri

Nerdesin Şevketli Sultan Hamid Han,
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına…
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan!..
Bizdik utanmadan iftirâ atan,
Asrın en siyâsî pâdişâhına…
“Pâdişah hem zâlim, hem deli…” dedik,
“İhtilâle kıyâm etmeli…” dedik;
Şeytan ne dediyse biz “Belî…” dedik;
Çalışdık fitnenin intibâhına.
Tahkîre yeltenip tâc ü tahtını
Denedi bu millet kara bahtını,
Sınadı sillenin nerm ü sahtını…
Rahmeyle sultânım, sûz-ı âhına!..
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sâde deli değil, edepsizmişiz:
Tükürdük atalar kıblegâhına!..
Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fenâ,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıkdı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına!..
Bunlar halkı didik didik etdiler,
Katliâma kadar sürüp gitdiler.
Saçak öpmeyenler secde etdiler…
Bir âsî zâbitin pis külâhına.
Bugün varsa yoksa ……. …..
Şöhretinde herkes fuzûli dellâl,
Âlem-i mânâdan bak da ibret al
Uğursuz tâlihin şu gümrâhına…
Haddi yok, açlıkla derde girenin,
Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.
Lânetle anılan cebâbirenin
Rahmet okutdu bu en küstâhına.
Çok kişiye şimdi vatan mezardır,
Herkesin belâdan nasîbi vardır,
Selâmetle eren pek bahtiyardır,
Bu şeb-i yeldânın şen sabâhına.
Milliyet dâvâsı fıska büründü,
Ridâ-yı diyânet yerde süründü,
Türk’ün rûhu zorla âsi göründü,
Hem Peygamber’ine, hem Allâh’ına…
Sen hafiyelerle dem sürdün ancak,
Bunlar her tarafa kurdu salıncak…
Eli yüzü kara bir sürü alçak
Kemend atdı dehrin mihr u mâhına…
Bu itler – nedense – bana salmadı,
Bahalıydı başım, kimse almadı,
Seyrandan başkaca iş de kalmadı
Gurbet ellerinin bu seyyâhına…
Hoş oldu cilvesi Cumhûriyet’in,
Tadı kalmamışdı Meşrûtiyet’in,
Deccala zil çalan böyle milletin
Bundan başka çâre yok ıslâhına…
Lâkin sen Sultân’ım, gavs-ı ekbersin,
Âhiretden bile himmet eylersin…
Çok çekdi şu millet, murâda ersin:
Şefâat kıl şâhım, meded-hâhına!..

Rızâ Tevfîk Bölükbaşı

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

avcılar escort antalya escort ataköy escort ataşehir escort avrupa yakası escort bahçelievler escort bahçeşehir escort bakırköy escort beşiktaş escort beylikdüzü escort bodrum escort bursa escort eskişehir escort etiler escort fatih escort gaziantep escort halkalı escort izmir escort izmit escort kadıköy escort kartal escort kayseri escort kocaeli escort konya escort kurtköy escort kuşadası escort maltepe escort mecidiyeköy escort mersin escort pendik escort samsun escort şirinevler escort şişli escort taksim escort ümraniye escort denizli escort diyarbakır escort istanbul escort nişantaşı escort

YASAL UYARI : Site içeriğinin kaynak ve link belirtilmeden yayınlanması yasaktır.